9 Ocak 2016 Cumartesi

#22 Horoz Baba

     Bu efsanede İstanbul'un fethi sırasında her sabah horoz gibi öterek sabah namazına kaldıran ve bu yüzden kendisine Horoz Baba denilen bir adamdan bahsediliyor . Ayrıca bu kutlu adam Fatih'le birlikte sura girmiş ve kılıcını kullana kullana şu anki mezarının olduğu yere kadar gelip şehit olmuş.
      Etkiledi beni açıkçası, böyle imanlı,inançlı inançlı insanların yaşadığını öğrenmek bile insana gurur veriyor :)

#21 Derya Ali Baba

     Bu efsanede İstanbul'un fethi için ordunun su ihtiyacını kendine göre planlamış bir adamdan bahsediliyor. Bu adam orduya fazla su vermiyor çünkü onların hasta olabileceğini söylüyor. Daha sonra ise sırtındaki kırbayı yere atıyor ve attığı yerden su fışkırmaya başlıyor sonra ise adam Derya Ali Baba adını alıyor.
     -Burada İstanbul'un fethinde olağanüstülerin olduğunu bir kez daha görmüş oldum ama bunun gerçeğe yakınlığı hakkında şüphelerim var. Olağanüstüler derken Akşemsettin bir ermiş olduğu için, Fatih Sultan Mehmed Han'a yardımı çok olmuştur. Bu anlamda olağanüstülükten bahsediyorum, diğerleri Allah'ın işi onu bilemem :))

#20 Açık Unutulan Kapı Kerkoporta

     Efsanede Bizansta ahşap bir kapı olan Kerkoporta'nın açık unutulması üzerine Türkler'in İstanbul'u fethettiğini söylenmiş.
      -Bizans kafası işte :) Başka ne denilebilir. Başka bir kulba uydurmak için neler uyduruyorlar neler.

#19 Şu Küçük Çelebi Hele Bir Büyüsün de...

     Fatih daha 2 yaşındayken Sultan Murad Hacı Bayram'a İstanbul'u fethedip edemeyeceğini sormuş. Bunun üzerine Hacı Bayram, İstanbul'un fethinin Murad'a nasip olmayacağını söylemiş. "Şu küçük Çelebi, hele büyüsün de seninle o zaman konuşuruz!..." demiş.
      -Hahahahhahah gerçekten en güldüğüm buydu :)) Gülmeyi bir kenara bıraktım da atalarımızın ilerigörüşlülüğü burada da ön plana çıkıyor..

#18 Eğri Minare

      Efsaneye göre Süleymaniye Camii yapılırken birkaç çocuk aralarında cami hakkında konuşurken caminin mimarı Mimar Sinan onlara kulak misafiri olur. İçlerinden bir çocuk "Baksanıza, caminin minaresi eğri olmuş" der. Mimar ise ona "Hakkın var, minare biraz eğri olmuş" der ve hemen bir urgan buldurup minareyi düzeltiyormuş gibi işçilere çektirir. Olayı hayretle izleyen ve soran kalfalara ise, "Eğer minareyi düzeltiyor gibi yapmasaydım bu çocuk başkalarının da aklını çelecekti ve minarenin eğri olduğu zannedilecekti." der.
          Kanuni zamanında sanatçılığı,mirmarlığı üst zirveye çıkaran Mimar Sinan ustalığını,zekasını burada da belli etmiş :)

#17 Şeyh Vefa Hazretleri ve Paskalya Günü

      Hristiyanlar Paskalya Gününün ne zaman olacağı hakkında görüş ayrılığına düşerler. Bir karar alamayan Hristiyanlar, Şeyh Vefa Hazretlerine gitmeye karar verirler. Şeyh Vefa Hazretlerinin huzuruna çıkarlar. Şeyh Vefa Hazretleri onlara "Mart ayına giren Arabi ayının on beşinden sonraki pazar günü bayramınızdır" der. Bundan Sonra paskalya gününü Vefa Hazretleri'nin dediği gün kutlamaya başlarlar.
         -Hiç bir fikrim yok desem :)

#16 Fatih'in Sınavı

     Fatih İstanbul'u fethettikten sonra kendi adına cami ve etrafına medreseler yaptırır. Daha sonra bu medreselerden birinde kendisine mahsus bir oda ayrılmasını ister. Ulema ona " Siz padişahsınız! Ne talebesiniz ne de hacegan. O halde medresede bir odaya sahip olamazsınız" der. Fatih buna kızmaz, onlara " Odaya sahip olmak için ne yapmak lazım" diye sorar. Onlar ise "İmtihan olmak gerek" derler ve Fatih'i birçok konudan imtihana sokarlar. Ancak Fatih bunların hepsini geçer ve medresesinden bir odaya sahip olur.
     Atamız diye demiyorum çok inatçıdır. :) Onun gibi asil,mütevazı birisi olmak için nelerimi vermezdim :)

#15 Bulgar Kilisesi'nin Yapılışı

     Osmanlı'nın son dönemlerinde Rum-Ortodoks Kilisesi'ne bağlı kalmak istemeyen Bulgarlar bir kilise yapmak için Padişahtan izin isterler. Abdülaziz onlara devlet kanunnamesine karşı oldukları gerekçesi ile izin vermez. Ancak daha sonra ısrarları üzerine bir şart ile izin verir. Bulgarlar kiliseyi 3 hafta içerisinde yapmak zorundadırlar. Bunun üzerine Bulgarlar Avrupa'dan bir kilise getirirler. Balat'a inşa ederler.
       Olağanüstülükten uzak, gerçekliğe yakın bir efsane diye tabir edebilirim :)

#14 Yılanlı Yalı

    II. Mahmut bir gün bakanları ile beraber boğazda gezintiye çıkar. Bebek sahilinden geçerken oradaki bir yalıyı çok beğenir. O yalı ise o sırada yanında bulunan Reisülküttab Mustafa Efendi'ye aittir. Ancak Mustafa Efendi yalıyı vermek istemediği için o anda aklından bir plan kurar ve padişaha yalının yılanlarla dolu ve yaşanması güç olan bir yer olduğunu söyler ve padişahı vazgeçirir. O günden sonra yalı, "Yılanlı Yalı" olarak anılır.
      İnansam mı inanmasam mı? dediğim bir efsane.:)

#13 Hızır'ın Ayasofya'yı Kıbleye Çevirmesi

    Fatih, İstanbul'u fethettikten sonra Ayasofya'yı kıbleye çevirmek için Ayasofya'ya gider. Tam içeri girecekken Hızır A.s'ın "Dilek Sütununa" parmağını sokarak Ayasofya'yı kıbleye çevirdiğini görmüş. Bu sırada olayın farkına varan Hızır görünmemek için hızla saklanmış. Bu yüzden tam kıbleye çevirememiş. Ayasofya'nın kıblesindeki sapma payı bundan olduğu anlatılıyor bu efsanede.
     Mucize kelimesinin tam anlamıyla karşılığı bir olay. İnanması güç :)

#12 Üsküdar

    Üsküdar'ın bilinen ilk ismi Hrisopolis'tir. Hrisopolis ''altın şehir'' manasına gelmektedir. Güneşin batarken bu semte verdiği sarı renkten dolayı buraya ''altın şehir'' dendiği de rivayetler arasında.
     Bir diğeri Evliya Çelebi'nin ''Kadıköy semti kurulduktan sonra Üsküdar'ın semtlerinin Kadıköy'ün evlerine  nazaran 'eski' ve 'dar' kaldı. Bu semte 'Eskidar' dendi zamanla bu isim 'Üsküdar'a dönüştü'' der.
     Gerçek sayabileceğimiz bir efsane daha. Meraklarımı giderdiği için mutluyum aslında. Her ağızdan bir laf çıkıyor sonuçta, kime inanacağın belli değil :)

#11 Kandilli

    1632 yılında Revan Fethi'nden dönen IV.Murad, bugün Kandilli olarak anılan Üsküdar'ın kuzeyinde de yedi gün yedi gece kandil yakılarak şenlik yapılmasını ferman etmiş. IV.Murad döneminde yapılan bu efsanevi şenlik semte Kandilli adını yadigar bırakmıştır.
      Halk etimolojisinin en güzel örneklerinden birisi olarak söyleyebilirim. Benim tabirimde 10 numara 5 yıldız :)

#10 Beşiktaş

    Bu semt hakkında muhtelif rivayetler vardır:
    Bunlardan biri Bizans'tan kalma sütunların üzerinde beşik resimleri görülmesidir. Fetihten sonra bu taşlara 'Beşikli Taş' denmiş. Söylene söylene ''Beşiktaş''a dönüşmüştür.
    Bir diğeri ise Hz.İsa'nın içinde bulunduğu taş beşiğin semtteki kiliseye bırakılmasıdır. Semte 'Taş Beşik' denmiş. Semtin adı zamanla ''Beşiktaş''a dönüşmüş.
    Efsane gerçekliğe yakın bir anlatıma sahip. Mecazda bulunsa da gözümde büyüyen mübalağalar yoktu. İçime sinen bir efsane olduğunu söyleyebilirim. :)

#9 Kıztaşı

    Bugün Fatih'te bulunan Kıztaşı'nın adının nerden geldiğini merak edenler için güzel bir efsane :) Bir diğer adıyla İmparator Markianos sütunu. ( Bizans İmparatoru adına 455 dikilmiştir.)
     Efsanede dikili olan taşın altından geçen kızların ailesinden,kocasından habersiz erkeklerle yasak ilişkiler kurmuşlarsa, günah işlemişlerse bu taş eğilip günahkarları belli edermiş. Bu yüzden adı Kıztaşı olmuştur.
     Bir batıl inancın üzerine kurulu olan bir efsane daha. Kıztaşı'nın altında yaşanan olaylar, bir takım günahkarlar yüzünden Kıztaşı böyle anılıyor olabilir. Benim kanım bundan yana :)

#8 Çatladıkapı'daki Tılsımlı Sütun

    Çatladıkapı'da imparator sarayının yanında dört köşeli bir tsütun varmış. Ne zaman Akdeniz tarafından düşman gelirse bu dev heykelden ateşler çıkıp bütün gemileri yakarmış. Böylece İstanbul tehlikeden kurtulurmuş.
     -Hiç güleceğim yoktu :)

#7 Madyan Oğlu Yanko Zamanında Yapılan Tılsımlı Sütun

    Atmeydanı'nda bulunan Madyan oğlu Yanko zamanında hünerli bir kahinin yapmış olduğu bilindiği bir sütun varmış. Bu tılsımlı sütun kıyamete kadar İstanbul'da neler yaşanacağını bildirmekteymiş.
    Bu tılsım kıyamete kadar İstanbul'da neler yaşanacağını belirtmekteymiş. Sütunun hareketine göre kıyamete gelene kadar İstanbul'daki olacak şeyler bilinirmiş.
    -Aşırı saçma, gelecekten haber alınması ve cansız bir maddenin hareket göstermesi efsanenin gerçeklikle yakından uzaktan alakası olmadığını gösteriyor.

#6 Ayasofya'nın Güneyindeki Tılsımlı Sütunlar

    Ayasofya'nın güneyinde mermer sütunlar üzerine, Cebrail,Azrail,Mikail,İsrafil adlı meleklerin heykelleri yapılmış. (Doğu,batı,kuzey,güney olarak)
    Her birinin bir alameti varmış. Bir suret olarak insanlığa kötü ve iyilik olarak yansırmış. Bu suretler Hz. Muhammed dünyaya geldiğinde yıkılmış. Bu tılsımlı mermer sütunların Ayasofya tarafında olduğu öne sürülüyormuş.
    Bence etkileyici bir efsane. Alametler çok saçma olsa da Hz.Muhammed'in doğmasıyla kötülüklerin bittiği vurgulandığı için beni etkilediğini söyleyebilirim..

#5 Aristatalis'in Altımermer'de Yaptığı Tılsımlı Sütun

    Altımermer'de Aristatalis tarafında bir heykel yapıldığı, bu heykel üzerinde birbirlerine sarılmış genç ve güzel bir çift varmış.
    Ne zaman bir karıkoca birbirlerine darılırsa bu heykele gelip barışırlarmış. Bu yüzden Aristatalis'in ruhu şad olurmuş.
    Hoşuma giden bir efsaneydi bu. Bir batıl inanç üzerine kurulmuş bu efsaneyi sevdiğimi söyleyebilirim. Çok da saçma değil :)

#4 Yeni Roma'nın İnşası

    Konstantin, tarihi bir yarımadada yeni bir Roma inşa ettirmiş ve imparatorluğunun yeni başkentine bütün asil Romalıların yerleşmesini arzu etmiş. Senatörleri ise İran'a göndermiş.
    Fakat senatörler çocuklarını özledikleri için Konstantin'e sitem etmişler. Konstantin ise ''Üzülmeyin, bir an önce çocuklarınıza kavuşacaksınız'' demiş.
    Sonrasında hakikaten de çoluk çocuklarına kavuşmuşlar. Aynı mahallede aynı ev, bahçede eşlerine çocuklarına kavuştukları zaman hayrete düşmüşler. Bundan sonra da Yeni Roma'da yaşamışlar.
    Bu efsane pek hoşuma gitmedi, farklı bir duygu uyandırcak bir tarzda efsane olduğunu düşünmüyorum.

#3 Meleklerin İnşa Ettiği Surlar

    Rumların, İstanbul surlarının meleklerin yağtığına inandığı bir efsane çıkıyor karşımıza :)
    Bu efsanede Aziz Konstantin'e Tanrı'nın meleğinin görünmesi ve İstanbula yerleşmesini söylendiği anlatılıyor. Tanrı'nın elinin surlar inşa ettiği de ön planda. Denize kadar inşa edilen surların Tanrı'nın yaptığına inanılıyor.
    Ayrıca Rumlara göre Aziz Konstantin'in tacının Tanrı tarafından melek aracılığıyla geldiği bilindiği için, imparator saygıdeğer ve yüksek yaratılışlı bir imparator olduğu biliniyor.
    Bu efsanede kendi atalarını yücelttikçe yüceltmişler. Çok saçma diyebiliriz. Fakat yine de yaratıcı olmuş :)

#2 Perilerin Şehri

    İnsanoğlundan önce yaşayan cinler olduğu varsayılıyor bu efsanede. Onlar da insan gibi yaşarlarmış. Düğünler yapıp, eğlenceler düzenlerlermiş. Bir cin diğer cine aşık olmuş. Kızın babası kızın vermeden önce oğlana : ''Dünyanın en güzel yerinde saray yaptırmasını söylemiş''. Oğlan da gidip İstanbula saray yaptırmış. Babası çok beğenince kızını oğlana vermiş.
    Efsanede, İstanbul'un ''dünyanın en güzel yeri'' olduğu vurgulanıyor.
    Efsane ne kadar saçma olsa da dilden dile dolaşıldığı için içine cinler de girmiş periler de. Belki de insanoğlunun ilk zamanları böyle bir olay yaşanmıştır. Ben öyle sanıyorum :)

#1 Kitap Hakkında

      Öncelikle kitabı okumaya vesil eden hocalarımıza teşekkür ediyorum. İçinde çeşitli İstanbul Efsaneleri olduğu için yaşadığım şehir üzerinde neler olmuş, -kim hangi söylevlerde bulunmuş- merak ettiğim için bu kitabı okuma hevesim var.
      İçinden çeşitli efsaneleri seçip size efsanelerin konusunu anlatıp o efsanelerle ilgili düşüncelerimi söyleyeceğim. Açıkçası ben de merak etmiyor değilim. Fikirlerimin daha çok efsanelerin saçma olduğuna karar vereceğini tahmin ediyorum. Bakalım beni yanıltacak efsaneler, -gerçeğe yakın efsaneler- olacak mı?
Bunu okuyunca göreceğim. Hadi bana kolay gelsin :)